Türk Medeni Kanunu’nda nafaka 4 farklı tür olarak karşımıza çıkmaktadır:

Tedbir Nafakası: Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re’sen alır (TMK m. 169). Tedbir nafakası geçici bir önlem olup hem eş hem de müşterek çocuk lehine hükmedilebilir.

Yoksulluk Nafakası: Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz. (TMK m. 175) Kanun lafzından da anlaşılacağı üzere yoksulluk nafakası boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek daha az kusurlu eşe verilen, müşterek çocukla ilgisi olmayan bir nafaka türüdür.

İştirak Nafakası:  Velayet hakkı kendisine verilmeyen eşin; müşterek çocuğun bakımının sağlanması amacı ile çocuğun velayetinin verildiği eşe düzenli şekilde ödediği parayı ifade etmektedir. İştirak nafakası yoksulluk nafakasından farklı olarak müşterek çocuğun ihtiyaçlarını gidermeye yönelik hükmedilen nafaka türüdür.

Yardım Nafakası: Herkes yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. Kardeşlerin nafaka yükümlülükleri refah içinde bulunmalarına bağlıdır. (TMK m. 364)

Hâkim nafakaya hükmederken, tarafların maddi gücünü ve hayat standartlarını, müşterek çocuğun gereksinimlerini, çağın ekonomik ve sosyal koşullarını göz önüne alarak hakkaniyete uygun bir nafaka miktarı belirler.

Peki nafaka neden ve nasıl artırılır?

Nafaka artırımı, Türk Hukukunda 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun, “Tazminat Ve Nafakanın Ödenme Biçimi” başlıklı 176. maddesinin 4. fıkrasında düzenlenmektedir. İlgili maddeye göre, tarafların malî durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hâllerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.

Hâkim nafakaya hükmettikten sonra, nafaka borçlusunun maddi durumunda artış olabileceği gibi nafaka alacaklısının maddi durumunda da kötüleşme gerçekleşebilir. Zira değişen hayat koşulları taraflar arasındaki ekonomik dengeyi çok kısa süre içerisinde bile değiştirebilir. Tarafların maddi durumunun değiştiğine kanaat getiren hâkim, nafaka alacaklısının nafaka artırım talebini kabul edebilir.

Öte yandan hâkim, hakkaniyet ilkesinin gerektirdiği hallerde de nafaka artırımına hükmedebilir. Hakkaniyetin gerektirdiği durumlara şu şekilde örnek verilebilir:

  • Hükmedilen nafakanın enflasyon nedeniyle zaman içerisinde giderleri karşılayamaması,
  • Ekonomik buhran nedeniyle yaşanan hayat pahalılığı,
  • Ortaya çıkan yeni gereksinimler nedeniyle nafakanın yetersiz kalması

NAFAKA ARTIRIM DAVASINDA ARTIŞ ORANI NASIL HESAPLANIR?

Nafaka artış miktarı, Yargıtay kararları doğrultusunda, Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıklamış olduğu Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) oranında belirlenmektedir. Ancak bu oran elbette hâkimi bağlamaz. Hâkim somut olaya göre ekonomik şartlardaki değişimleri gerekçe göstererek ÜFE oranı üzerinde bir nafaka artırım kararı verebilir.

NAFAKA ARTIRIM DAVASINDA GÖREV VE YETKİ

Nafaka artırım davasında görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir. Ancak davanın açılacağı yargı çevresinde aile mahkemesi bulunmuyorsa HMK m. 2/1 uyarınca Asliye Hukuk Mahkemeleri de nafaka artırım davasına bakmaya görevlidir. Yetkili mahkemeler ise TMK m. 177 uyarınca nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesidir.

ZAMANAŞIMI ve HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE

Nafaka artırım davası bakımından herhangi bir zamanaşımı süresi veya hak düşürücü süre öngörülmemiştir. Burada önemli olan husus ne kadar zaman geçtiğinden ziyade nafakanın bağlandığı koşulların değişmesidir. Lehine nafaka bağlanan eş, boşanmanın üzerinden ne kadar süre geçerse geçsin hakkaniyet gerektiriyorsa nafaka artırım davası açabilecektir.

NAFAKA ARTIRIM DAVASINDA ÖDENECEK HARÇ MİKTARI NEDİR?

Nafaka artırım davası nisbi (oransal) harca tabi olduğundan, ödenecek harç tutarı talep edilen nafaka miktarına göre değişiklik arz edecektir. Talep edilen nafaka ne kadar yüksekse ödenecek harç miktarı da doğru orantılı artacaktır. Unutulmamalıdır ki harcın ödenmesi usul hukukuna göre dava şartlarından biridir bu nedenle ödenmediğinde dava usulden reddedilecektir. Ancak kişi adli yardım talep etmiş ve talebi kabul edilmişse harç ödemesi gerekmeyecektir.

BOŞANMA DAVASI KESİNLEŞMEDEN NAFAKA ARTIRIM DAVASI AÇILABİLİR Mİ?

Boşanma davası henüz kesinleşmeden nafaka artırım talebinde bulunulması mümkündür. Nafaka alacaklısı boşanma davası esnasında yaklaşık bir tutar olarak belirlenmiş nafakanın artırılmasını sözlü veya yazılı olarak mahkemeye beyan edebilir. Öte yandan nafaka alacaklısının boşanma davası sürerken ondan bağımsız olarak yeni bir nafaka artırım davası açma imkânı da saklıdır.

ANLAŞMALI BOŞANMA HALİNDE NAFAKA ARTIRIM DAVASI AÇILABİLİR Mİ?

Burada önemli husus anlaşmalı boşanmada nafaka talep edilip edilmediğidir. Eğer nafaka talepli bir anlaşmalı boşanmadan söz ediyorsak yukarıda izah ettiğimiz şartlar oluştuğunda nafaka artırım davası açılmasına herhangi bir engel bulunmamaktadır. Nitekim anlaşmalı boşanma neticesinde takdir edilen nafaka da zamanla yetersiz hale gelmiş olabilir. Ancak nafaka talep edilmeyen bir anlaşmalı boşanmadan söz ediyorsak durum farklılaşmaktadır. Anlaşmalı boşanma davasında yoksulluk nafakası talebinde bulunmayan eş artık nafakadan feragat etmiş demektir ve sonradan bu nafakayı talep etmesi hukuken mümkün değildir. Ancak iştirak nafakası müşterek çocuk için hükmedildiğinden anlaşmalı boşanmada iştirak nafakası talep edilmemiş olsa dahi sonradan açılacak bir dava ile talep edilmesinin önünde bir engel bulunmamaktadır.

NAFAKA ARTIRIM DAVASINDA NELER DELİL OLARAK SUNULABİLİR?

  • Nafaka alacaklısının giderlerinin arttığını ispatlamaya yönelik bilgi, belge ve sair evraklar (kira sözleşmesi, elektrik, su, doğal gaz faturaları, kredi sözleşmeleri, telefon faturası, internet faturası, apartman aidatı..vb.)
  • Müşterek çocuğun eğitim maliyetlerinin arttığına ilişkin dekont, makbuz, senet vs belgeler (müşterek çocuk okul, dershane, kurs veya etüt merkezine başlamış olabilir veya hâlihazırda gidiyorken bu kursların ücretleri artmış olabilir.)
  • Müşterek çocuk ruhsal veya fiziksel bir hastalığa yakalanmışsa buna ilişkin raporlar ve reçeteler (müşterek çocuk yeni bir hastalığa yakalanmış ya da hastalığının seyri kötüleşmiş ve buna bağlı giderleri artmış olabilir. )
  • Müşterek çocuk için başkaca bir nedenle düzenli bir ödemenin ortaya çıktığını ispatlayacak bilgi ve belgeler
  • Nafaka ödeyecek kişinin gelirinin ciddi bir şekilde arttığını ispatlamaya müsait ekonomik ve sosyal durum araştırmasına ilişkin belgeler
  • Tanık
  • Bilirkişi raporu
  • Ve sair deliller

İLGİLİ YARGITAY KARARLARI

YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2013/1207 K. 2013/2814 T. 21.2.2013

• NAFAKA ARTIRIMI DAVASI ( Tarafların Gerçekleşen Sosyal ve Ekonomik Durumları Nafakanın Niteliği En Son Artırımdan İtibaren Geçen Sürenin Dikkate Alınması Gereği – Nafakaların En Azından TÜİK’in Yayınladığı ÜFE Oranında Artırılması Böylece Taraflar Arasındaki Dengenin Sağlanması Gereği )

• NAFAKANIN ARTIRILMASINDA ESAS ALINACAK KRİTERLER ( Taraflar Arasında Önceki Nafaka Takdirinde Sağlanan Dengenin En Azından TÜİK’in Yayınladığı ÜFE Artış Oranında Artış Yapılarak Korunması – Artış Yapılırken Tarafların Gerçekleşen Sosyal ve Ekonomik Durumları Nafakanın Niteliği Son Artırımdan Geçen Sürenin Dikkate Alınması Gereği )

ÖZET : Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakaların niteliği, en son artırımdan itibaren geçen süre dikkate alındığında; nafakaların en azından TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılması ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan dengenin korunması gerekir.

DAVA : Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı dava dilekçesinde; nafaka artırım davası sonucu hükmedilen 150 TL yoksulluk nafakasının ve müşterek iki çocuk için ayrı ayrı hükmedilen 125’er TL iştirak nafakasının, kendisinin çalışmadığını, müşterek çocuklarında geçen sürede ihtiyaçlarının arttığını belirterek, yükseltilmesini talep etmiştir.

Mahkemece, nafaka artırım dosyasının 28.09.2011 tarihi itibariyle kesinleştiği, geçen zaman içerisinde davalının ve davacının sosyal ekonomik durumunda bir değişiklik olduğunun ispat edilemediği, nafaka artırım talebinin kesinleşmiş mahkeme ilamından bir yıl sonra öne sürülmesinin haklı ve geçerli bir nedeninin bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Dosya içeriğinden; taraflar arasında görülen nafaka artırım davasının 02.03.2011 tarihinde açıldığı, iş bu davanın ise 25.09.2012 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.

Artırılması istenen nafaka 02.03.2011 tarihindeki koşullara göre verilmiş olup, işbu davanın açıldığı 25.09.2012 tarihine kadar geçen süre içinde tarafların sosyal ve ekonomik koşullarında değişme ve gelişme olduğu açıktır. Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakaların niteliği, en son artırımdan itibaren geçen süre dikkate alındığında; nafakaların en azından TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılması ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan dengenin korunması gerekirken, davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün HUMK. nun 428 inci maddesi gereğince bozulmasına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 21.02.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2006/2072 K. 2006/2575 T. 16.3.2006

NAFAKANIN ARTIRILMASI DAVASI ( Davacı Lehine Daha Önce Hükmedilen Bir Yoksulluk Nafakası Bulunmaması – Mahkemece Nafakanın Artırılmasına Karar Verilmesinin Usul ve Yasaya Aykırılığı )

• YOKSULLUK NAFASI ( Boşanma Davasında Eş Lehine Tedbir Nafakasına Hükmedildiği – Mahkemece Daha Önce Hükmedilen Bir Yoksulluk Nafakası Bulunmamasına Rağmen Nafakanın Artırılmasına Karar Verilemeyeceği )

• TEDBİR NAFAKASI ( Boşanma Davasında Eş Lehine Hükmedildiği – Mahkemece Daha Önce Hükmedilen Bir Yoksulluk Nafakası Bulunmamasına Rağmen Nafakanın Artırılmasına Karar Verilemeyeceği )

ÖZET : Nafakanın artırılması davasına dayanak teşkil eden dosyasının incelenmesinde:

Davalının yoksulluk nafakası talebinin bulunmadığı, yoksulluk nafakasına ilişkin talep haklarını saklı tuttuğu, mahkemece boşanmaya karar verilerek “… davalı eş lehine 7/7/1997 tarihinden başlamak üzere aylık 15.000.000 TL nafakanın tayin ve takdirine, müşterek çocuklar lehine her biri için ayrı 10.000.000’ar TL’den ceman 20.000.000 TL iştirak nafakasının tayin ve takdirine, davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine…” şeklinde hüküm kurulduğu, temyiz incelemesi sonunda hükmün manevi tazminat yönünden kısmen bozulmasına ilişkin Yargıtay 2. Hukuk Dairesi ilamının 1. bendinde hükmolunan nafakaların tedbir nafakaları olduğunun belirtildiği görülmüştür.

Bu itibarla, nafakanın artırılmasını isteyen lehine daha önce hükmedilen bir yoksulluk nafakası bulunmamasına rağmen, mahkemece nafakanın artırılmasına ilişkin yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.

DAVA : Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm kanun yararına bozulması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR : Davacılar vekili tarafından Zafer Mehmet Çelik aleyhine açılan davada, davacı İclal Oktay ile davalının Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25/3/1998 tarih 1997/437 Esas, 1998/158 Karar sayılı hükmüyle boşandıkları belirtilerek İclal için hükmedilen 15.000.000 TL nafakanın 150.000.000 TL’ye, velayeti anneye verilen İlgin ve Oktay Çelik için hükmedilen 10.000.000’er TL iştirak nafakasının 100.000.000’er TL’ye çıkarılmasına karar verilmesinin istendiği, mahkemece “davanın kısmen kabulüne, Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25/3/1998 tarih ve 1997/437 Esas, 1998/158 Karar sayılı kararı ile davacı asil İclal Çelik için belirlenen 15.000.000 TL nafakanın 45.00 YTL artırılarak 60.00 YTL yoksulluk nafakasına, müşterek çocuklar için belirlenen 10.000.000’ar TL iştirak nafakasının 30.000.000 TL artırılarak ayrı ayrı 40.00 YTL iştirak nafakasına çıkarılmasına, toplam 140.00 YTL nafakanın davalıdan alınarak davacı anneye verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine…” dair kesin olarak verilen kararın taraflarca temyiz edilmeyerek kesinleştiği anlaşılmıştır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun “Yoksulluk nafakası” başlığını taşıyan 175. maddesinde düzenlenen yoksulluk nafakası, kusuru daha ağır olmamak kaydı ile boşanma ile yoksulluğa düşecek eşin, diğer eşten mali gücü oranında süresiz olarak isteyebileceği bir nafaka olup, bu nafakaya hükmedilebilmesinin ön koşulunun, bu konuda talep bulunması olduğu gerek öğreti, gerekse yargısal kararlarda istikrarlı bir biçimde kabul edilmektedir. Talep yazılı şekilde veya sözlü olarak yapılabilir. Ancak hukuki sonuç doğurabilmesi için sözlü isteklerin mahkeme tutanığına geçirilmesi zorunludur.

Nafakanın artırılması davasına dayanak teşkil eden Ankara 17. Asliye Hukuk mahkemesinin 1997/437 Esas, 1998/158 Karar sayılı dosyasının incelenmesinde:

Davalının yoksulluk nafakası talebinin bulunmadığı, yoksulluk nafakasına ilişkin talep haklarını saklı tuttuğu, mahkemece boşanmaya karar verilerek “… davalı eş lehine 7/7/1997 tarihinden başlamak üzere aylık 15.000.000 TL nafakanın tayin ve takdirine, müşterek çocuklar lehine her biri için ayrı 10.000.000’ar TL’den ceman 20.000.000 TL iştirak nafakasının tayin ve takdirine, davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine…” şeklinde hüküm kurulduğu, temyiz incelemesi sonunda hükmün manevi tazminat yönünden kısmen bozulmasına ilişkin Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 12/6/1998 tarih ve 5996-7453 sayılı ilamının 1. bendinde hükmolunan nafakaların tedbir nafakaları olduğunun belirtildiği görülmüştür.

Bu itibarla, nafakanın artırılmasını isteyen İclal Oktay lehine daha önce hükmedilen bir yoksulluk nafakası bulunmamasına rağmen, mahkemece nafakanın artırılmasına ilişkin yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427/6. maddesine dayalı kanun yararına bozma isteğinin kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve gereği yapılmak üzere kararın bir örneği ile dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, 16.03.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2017/16955 K. 2018/102 T. 15.1.2018

YOKSULLUK NAFAKASI ARTIRIM İSTEMİ ( Tarafların Sosyal ve Ekonomik Durumları Yoksulluk Nafakasının Niteliği Ekonomik Göstergelerdeki Değişim İle TÜİK’in Yayımladığı Artış Oranı Nazara Alınarak Önceki Nafaka Takdirinde Taraflar Arasında Oluşan Dengeyi Koruyucu Oranda Artırıma Karar Verilmesi Gerektiği – Mahkemece Nasıl Bir Hesaplama Yöntemi İle Davacı Lehine Yoksulluk Nafakasına Hükmedildiği Açıklanmadan TÜİK’in Yayımladığı Artış Oranının Üzerinde Yoksulluk Nafakasına Karar Verilmesinin İsabetsiz Olduğu )

ARTIŞ ORANI ( Davacı Lehine Hükmedilen Yoksulluk Nafakasının Hesaplama Yöntemi Gösterilerek TÜİK’in Yayımladığı Artış Oranı Nazara Alınıp Önceki Nafaka Takdirinde Taraflar Arasında Oluşan Dengeyi Koruyucu Oranda Artırıma Karar Verilmesi Gerektiği )

BOZMAYA UYMA ( Nafaka Artırım İstemi – Mahkemenin Yargıtay Dairesince Verilen Bozma Kararına Uyması Sonunda Kendisi İçin O Kararda Gösterilen Şekilde İnceleme ve Araştırma Yaparak Yine O Kararda Belirtilen Hukuki Esaslar Gereğince Hüküm Verme Yükümlülüğü Doğduğu/Usuli Kazanılmış Hak – Mahkemenin Sonraki Hükmünün Bozmada Gösterilen İlkelere Aykırı Bulunmasının Usule Uygun Olmadığı )

ÖZET : Dava, yoksulluk nafakası artırımı istemine ilişkindir.

Mahkemece bozma ilamına uyulmuş olmakla bozma ilam gereği yerine getirilecek şekilde davacı yönünden yoksulluk nafakası kararının kesinleşme tarihinden eldeki artırım davasının açıldığı tarihine kadar aradan yaklaşık 1 yıl 2 aylık süre geçtiği gözetilerek tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, yoksulluk nafakasının niteliği, ekonomik göstergelerdeki değişim ile TÜİK’in yayımladığı artış oranı nazara alınarak, önceki nafaka takdirinde taraflar arasında oluşan dengeyi koruyucu oranda artırıma karar verilmesi gerekirken, mahkemece nasıl bir hesaplama yöntemi ile davacı lehine yoksulluk nafakasına hükmedildiği açıklanmadan TÜİK’in yayımladığı artış oranının üzerinde yoksulluk nafakasına karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.

DAVA : Taraflar arasındaki yoksulluk nafakasının ve yardım nafakasının arttırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı, davalı ile 2008 yılında boşandıklarını, kendisi için aylık 175 TL yoksulluk, müşterek çocukları … için aylık 100 TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, 2013 yılında açılan artırım davası neticesinde lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının aylık 220 TL’ye, müşterek çocukları … lehine hükmedilen iştirak nafakasının ise aylık 225 TL’ye yükseltildiğini, davalının İtalya’da antika halı tamircisi olduğunu ve yüksek miktarda gelir elde ettiğini, halihazırda müşterek çocukları …’in üniversitede Spor Yönetimi bölümü 1. sınıfta eğitimine devam ettiğini, eğitim ve benzeri masrafları olduğunu ileri sürerek kendisi için hükmedilen 220 TL’lik yoksulluk nafakasının aylık 750 TL’ye; müşterek çocukları … için hükmedilen 225 TL’lik iştirak nafakasının ise aylık 750 TL’ye yükseltilmesine karar verilmesini istemiştir.

Davalı, cevap dilekçesi sunmamıştır.

Mahkemece 19.11.2015 tarihli kararında; davacının davasının kısmen kabulüne, … 2. Aile Mahkemesi’nin 2005/969 esas, 2008/856 karar sayılı ilamı ile davacı kadın için hükmedilen yoksulluk nafakasının dava tarihinden geçerli olmak üzere aylık 280,00 TL arttırılarak aylık 500,00 TL’ ye yükseltilmesine; davalı … için dava tarihinden geçerli olmak üzere aylık 500,00 TL tedbir nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Anılan karar Dairemizin 2017/10601 Esas- 2017/5893 Karar sayılı ve 24.04.2017 tarihli kararı ile “davacı … yönünden yoksulluk nafakası artırım kararının kesinleşme tarihi olan 04.02.2014 tarihinden eldeki artırım davasının açıldığı 29.04.2015 tarihine kadar aradan yaklaşık 1 yıl 2 aylık süre geçtiği gözetilerek tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, yoksulluk nafakasının niteliği, ekonomik göstergelerdeki değişim ile …’in yayımladığı … ( … ) artış oranı nazara alınarak, önceki nafaka takdirinde taraflar arasında oluşan dengeyi koruyucu oranda artırıma karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yüksek oranda nafaka artışına karar verilmesi ve yine müşterek çocuk … lehine hükmedilen nafakanın …’in dava tarihi itibariyle reşit olduğu gözetilmek suretiyle yardım nafakası olduğun dikkate alınarak hüküm tesisi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş” gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verildikten sonra verilen 14.07.2017 tarihli son kararında; davanın kısmen kabulüyle davacı kadın için hükmedilen yoksulluk nafakasının dava tarihinden geçerli olmak üzere aylık 100,00 TL arttırılarak 320,00 TL’ye yükseltilmesine, davacı … için, dava tarihinden geçerli olmak üzere aylık 500,00 TL yardım nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava; yoksulluk nafakası artırım ve yardım nafakası istemine ilişkindir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.

Kural olarak bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar.

Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir ( 09.05.1960 gün ve 21/9 Sayılı Y.İ.B.K. ).

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/13-597 E, 2014/62 K sayılı ilamında da vurgulandığı üzere; “Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen biçimde inceleme ve araştırma yapmak ve yine o kararda belirtilen hukuksal esaslar gereğince karar vermek yükümlülüğü oluşur. Bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen ilkelere aykırı bulunması, usule uygun olmadığından bir bozma nedenidir. Bozma kararı ile dava, usul ve yasaya uygun bir hale sokulmuş demektir. Bozmaya uyulduktan sonra buna aykırı karar verilmesi usul ve yasaya uygunluktan uzaklaşılması anlamına gelir ki, böyle bir sonuç kamu düzenine açıkça aykırılık oluşturur. Buna göre, Yargıtay’ın bozma kararına uymuş olan mahkeme, bu uyma kararı ile bağlıdır. Bozma kararında gösterilen biçimde inceleme yapmak, yada gösterilen biçimde yeni bir hüküm vermek zorundadır. Aynı ilke, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.02.2003 gün ve 2003/ 8-83 E., 2003/72 K.; 17.02.2010 gün ve 2010/9-71 E., 2010/87 K. sayılı ilamlarında da benimsenmiştir.

Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay’ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.

Yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde; mahkemece bozma ilamına uyulmuş olmakla 24.04.2017 tarihli bozma ilam gereği yerine getirilecek şekilde davacı … yönünden yoksulluk nafakası artırım kararının kesinleşme tarihi olan 04.02.2014 tarihinden eldeki artırım davasının açıldığı 29.04.2015 tarihine kadar aradan yaklaşık 1 yıl 2 aylık süre geçtiği gözetilerek tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, yoksulluk nafakasının niteliği, ekonomik göstergelerdeki değişim ile TÜİK’in yayımladığı … ( … ) artış oranı nazara alınarak, önceki nafaka takdirinde taraflar arasında oluşan dengeyi koruyucu oranda artırıma karar verilmesi gerekirken, mahkemece nasıl bir hesaplama yöntemi ile davacı lehine 320,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiği açıklanmadan … ( … ) artış oranının üzerinde yoksulluk nafakasına karar verilmesi şeklinde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.

O halde mahkemece yapılacak iş, davacı lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının, hesaplama yöntemi gösterilerek TÜİK’in yayımladığı … ( … ) artış oranı nazara alınıp önceki nafaka takdirinde taraflar arasında oluşan dengeyi koruyucu oranda artırıma karar verilmesidir.

Hal böyle olunca mahkemece; bozma ilam gereğini yerine getirecek şekilde hüküm tesisi gerekirken,eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş,bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 6100 Sayılı HMK’nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 Sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 15.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Comments are closed